- Haberi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
Unutulmaya yüz tutmuş çocuk oyunlarını gelecek kuşaklara aktarmak için ne kadar çaba harcıyoruz? Bölgemizde yerel yönetimler ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) başta olmak üzere bizler bu konuda üzerimize düşeni yapabiliyor muyuz? Sanmıyorum… Şu anda bölgede yaşamıyorum ama bu konuyla ilgili olarak herhangi bir çalışma olduğunu da duymadım henüz… Bu yüzden “Çocuk Oyunları Şenliği” adı altında bölgeye hitap edecek bir etkinliğin zaman kaybetmeden hayata geçirilmesi gerektiği düşüncesindeyim.
Diğer bölgelere oranla yerel kültürde olduğu gibi “Çocuk Oyunları” bakımından oldukça zengin bir bölgede yaşıyoruz… Çelik-çomak (3uk’ani), 3’ukvap’i, ip atlama, mendil kapma, kukuta , didamangisa topaç, şurduli, bilye-misket, mili xut’ula, çağatara (omp’urina), pirpila, dok’anuri, çember çevirme, tel-tahta araba sürme gibi oyunlar çocukluğumuzda oynadığımız oyunlardan ilk aklıma gelenleri…
RTEÜ öncülüğünde “Çocuk Oyunları Şenliği” düzenlense diye geçirdim içimden geçen gün… Şenlikte Valimiz, Kaymakamlarımız, Belediye Başkanlarımız ve STK temsilcilerimiz yüzlerce çocukla birlikte, ip atlasa, beş taş oynasa, tahta araba ve tel araba sürse, çember çevirse… Çocuklarımızın sevinçlerine ortak olsa… İçlerindeki çocukları dışarı çıkarsa… Geleceğimizin teminatı olan çocuklarla el ele, yürek yüreğe buluşsa…
Ne demiş Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk "Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir." Bu sözlerden alınması gereken çok büyük mesajlar vardır aslında… Bugünün yetişkinleri olan bizler, dünümüzü, çocukluğumuzu hatırlamalı, geleceğimizin güvencesi olan çocuklara da geçmişimizi aktarmalıyız… Demem o ki, çocukluğumuzda akranlarımızla keyif içinde oynadığımız oyunları çocuklarımıza ve hatta torunlarımıza aktarmak için çaba harcamalıyız… Oyun kültürümüzü devam ettirmek istiyorsak eğer…
Şimdi hepiniz çocukla çocuk olup yerde oyun oynamak da nerden çıktı? diye düşünebilirsiniz… Aslında hiçbirimiz çocuklarımıza yeterli ve nitelikli vakit ayıramıyoruz. Çalışma hayatı bir yandan ev işleri bir yandan… Anneler ve babalar sürekli bir koşuşturma, bir şeyleri yetiştirme telaşı içinde geçiriyor günlerini… Belki de kısacık bir zaman ayırıp çocuklarıyla göz teması kurmaya, eskilerden sohbet etmeye, çocukken neler yaptıklarını anlatmaya bile ne zaman bulabiliyor ne de bu konuya değer veriyor…
Oysa ki anne-baba-çocuk arasındaki en kuvvetli bağ iletişim ve fiziksel temas ile kuruluyor. Bunu da eşimle yaptığımız sohbetlere dayanarak yazıyorum. Daha önceki yazılarımda kendisinden bahsetmiştim. Hatırlayanınız vardır mutlaka… Eşim çocuk gelişimi uzmanı ve Üniversite’de öğretim üyesi bir profesyonel… Yani uzman görüşüne dayanarak yazıyorum bunları… Günümüz malum teknoloji çağı… Her şey otomatik ve teknolojik ilerleme içerisinde… Akıllı telefonlar, tabletler ve dahası… Hepimizin elinde birer, ikişer var bunlardan… Ne oluyor? Elbette faydaları var. Yok değil… Ancak zararları da çok maalesef…
En büyük zararı da sosyal iletişim ve akran ilişkilerindeki azalma, obezite, hareket azlığı hatta yokluğu ile anne-baba-çocuk ilişkilerindeki eksilme… Bölge insanının en büyük özelliği sıcak kanlı, sohbeti ve neşesi bol olması değil mi? Çocuklarımızla iletişim eksikliği mümkün mü bölgemizde? Hele obezite… Hepimiz pire gibi çalışmalıyız yeri geldiğinde öyle değil mi? Çay-fındık, sebze-meyve toplama, ot biçme, davar gütme ilk aklıma gelen işler…
Fiziksel hareket ve çeviklik gerektiriyor… İşte bu süreçleri çocuklarla birlikte yaşamak, sorumlulukları paylaşmak ve eve yönelik işleri tamamladıktan sonra yine onlarla çocuk olmak, oyun kültürümüzü yaşatmak için önemli… Çocuklarımızı düşünmeye, üretmeye ve cesaretli olmaya yöneltmek için gerekli bunlar… Büyüdüklerinde düşünen, sorgulayan, problem çözen, yaratan ve üreten bireyler olmaları için… Aynı zamanda da çocukluklarını yaşarken keyif almaları, eğlenerek öğrenmeleri ve ebeveyn-çocuk ilişkisinin sıcaklığını yaşamaları için de önemli… Kendi çocuklarına aktaracak güzel anılar bırakabilmek de cabası…
Yazımın başında “Çocuk Oyunları Şenliği” demiştim ya… Bence düşünülüp değerlendirilmeli… Gelecek nesillerimizin yöresel oyun kültürümüzle iç içe büyümesi sağlanmalı… Yaş alan büyüklerimiz de bu projede aktif katılımcı olmalı ki bütün taraflar keyif alabilsin, eğlenerek öğrenebilsin, öğretiler de kalıcı olarak nesilden nesile aktarılabilsin… Böylelikle Ulu Önderimizin ifade ettiği gibi insanlık görevimizi de layıkıyla yerine getirebilelim…
Bu vesileyle hafta sonu kutlayacağımız Kurban Bayramımızın hayırlara vesile olmasını diliyor, “Bayram Ritüelleri”miz içerisine bütün çocuklarımızı dahil etmenizi ümit ediyorum. Sağlık, mutluluk ve huzur dolu nice bayramlara….
HABERE YORUM YAZIN
- Laz Uşağına Şaka Yaparsan Şakalanırsın
- Ardeşen'de Minik Yüreklerden Büyüklere Örnek
- Aslışen'den Doğa Yürüyüşü Yapanlara Çığ Uyarısı
- 96 Yaşındaki Mustafa Dede'nin Sağlıklı Yaşam Sırrı
- Rize'de Müslüm Gürses'in Hayatından Esinlenip Üretiyor
- Rize'de VİCDANSIZLIK..! 5 Köpek Çöpte Ölü...
- Buz Gibi Suya Girip Kar Suyundan Çay İçtiler
- Rizeli'nin Buzağı İle Keyifli Yolculuğu