Rize'de Kamulaştırma Gerginliği Devam Ediyor
Bir Rizeli olarak; Rize’den çok şikâyet alıyorum. Aynı şikâyetler, Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere; ilgili bakanlara ve de Rize milletvekillerine ulaştığını de biliyoruz ve duyuyoruz..
Bir Rizeli olarak; Rize’den çok şikâyet alıyorum. Aynı şikâyetler, Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere; ilgili bakanlara ve de Rize milletvekillerine ulaştığını de biliyoruz ve duyuyoruz..
Rize’deki meslektaşlarımın de gündemleri de aynı olduğunu görünce; bu konudaki görüşlerimi ve tespitlerimi sizlerle paylaşmak istedim.. Rize ve çevresinde yapılan “Kamulaştırma” konusunda ciddi sorunlar yaşanıyor. Vatandaşlar mağdur edildiklerini dile getiriyorlar. Çünkü” Mal canın yongasıdır”
Devlet, vatandaşını mağdur etmez. Ancak devlet adına görev yapanların adil ve hakkaniyet içinde olmaları zorunludur. Özellikle bilirkişilerin il dışında olmalarında; ciddi faydaları vardır. Akrabalık ve hemşericilikten uzak, ulaşılmaz olmaları, hem kendileri hem de, arsa sahipleri açısında önemlidir. İtham ve şüpheye yer vermeyecektir.
Rize’de arazi sorunu vardır ve de kıymetlidir... Devlet, vatandaşına hizmet götürürken ciddi zorluklar yaşıyor, yer bulamıyor, imkânsızlar içinde hizmet veriyor... Esas olanı şu: Hem hizmet götüreceksiniz, emde vatandaşı memnun edeceksiniz.
Başka önemli bir konusu ise, kamulaştırılan yerlerin” Tarım arazısı ” olarak değil, “Arsa” niteliğinde ve gerçek değeri üzerinde yapılmalıdır.
Rize Milletvekilleri başta olmak üzere, Rize Valisi, Belediye Başkanı ve Rize’yi yönetenler, vatandaşın sesine kulak vermeli ve haksızlığa uğramalarına izin vermemelidirler. Dahası şüpheleri ortadan kaldırmak için, vatandaşa sağlıklı bilgi vermelidir.
KAMULAŞTIRMA NEDİR, NASIL YAPILMALI?
İdare, kamu hizmetini yerine getirmek için taşınır veya taşınmaz mallara ihtiyaç duyabilir. İdare bu malları, çeşitli usullerle elde edilebilir.
Doktrinde kabul edilen genel kavrama göre idarenin mal edinme usulleri; “özel hukuk usulleri” ve” kamu hukuku usulleridir”. İdare, özel hukuk usullerine göre başkasının mülkiyetinde olan bir malı iktisap etmek isterse, mutlaka malın sahibinin rızasını temin etmesi gerekir.
İdarenin, kişileri özel usule göre zorlaması mümkün değildir. Ancak kamu hukuku usullerinde kamu hizmeti ve kamu yararının gerçekleşmesi için özel hukuktan farklı olarak, karşı tarafın rızasının alınmasına ihtiyaç duyulmadan malın iktisap edilmesi söz konusu olabilmektedir.
İdarenin kamu hukukunda başlıca dört tür mal edinme usulü vardır. Bunlar “Kamulaştırma”, “İstimval”, “Devletleştirme” ve “Geçici işgal
En yaygın uygulama imkânı olanı, ise “Kamulaştırma”dır. Kamulaştırma, en yalın ifadesi ile özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların mülkiyetinin cebren idareye geçirilmesidir
Devletin üstün gücünün millete yansımasında, özellikle özel mülkiyetteki taşınmazların kamulaştırılmasında, kamulaştırma bedelinin her iki tarafı için de makul ve adil, tam karşılığının verilmesi suretiyle kamulaştırma işleminin en kısa sürede gerçekleştirmesi doğru olacaktır.
Anayasa’nın, uluslararası anlaşmaların, kanunların belirlemiş olduğu çerçeve içinde kalmak ve hakkaniyete uygun olmak kaydıyla, özellikle devlet-millet bütünleşmesinin söz konusu olduğu, milletimizin vicdanının da göz ardı edilmeden kamulaştırma işleminin yapılması, devletimize karşı zaten var olan güveni daha da artıracaktır.
Taşınmazın kamulaştırılan kişilerin, bu kamulaştırma işlemlerinden her halükarda memnun kalması, işin tabiatına aykırıdır. Bununla birlikte, üstün gücünü kullanan devletin, özel mülkiyete müdahale sebebinin “gerçek kamu yararı” na dayalı olarak kullanılması, milletin devletine karşı göstereceği fedakârlık) vicdani rahatlık içinde gerçekleşecektir.
Vatandaşların istediği tek şey vardır, o da kendisine adil davranılmasıdır. Adalete riayet edilmesidir.
Osman YAZICI