Deremezra Rize Turizminde Yeni Yıldız Olacak
Rize turizmini sırtlayacak iki yeni bölgeye ilişkin yazımda Deremezra’dan kısaca bahsetmiştim.
Rize turizmini sırtlayacak iki yeni bölgeye ilişkin yazımda Deremezra’dan kısaca bahsetmiştim.
Deremezra, Fırtına Vadisinin Tunca Kolu üzerinde, sahilden yaklaşık 42 km içeride, yeşil yol ve tarihi Pazar (Atina) -Yusufeli yolunun üzerinde, Tunca Vadisi Tabiat Parkı ve Tunca yaylaları güzergahında yer almaktadır.
Deremezra, hepimizin hayallerini süsleyen, yemyeşil ormanların arasında şırıl şırıl akan dere kenarında geniş düzlüklere sahip bir kırsal yerleşim yeridir.
Deremezra’nın içinden akan derenin her iki kıyısında, yer yer 500 metreye kadar genişleyen düzlüklerde mısır, fasulye gibi geleneksel bahçecilik yapılmaktadır.
Pek çoğumuzun evinde veya ofisinde altın sarısı mısır salkımlarının süslediği sıraya dizilmiş ambarlar ve ahşap evlere ait fotoğrafları da Deremezra’ya aittir.
Deremezra, başta armut olmak üzere meyve çeşitleri açısından da oldukça zengindir.
Deremezra, her ne kadar mezra olarak adlandırılmakta ise de, mevcut haliyle köy niteliklerine sahiptir.
Deremezra, geleneksel kırsal yaşamı bir bütün olarak, bugüne kadar devam ettirebilmiş ender yerleşim yerlerindendir.
Elektriği yoktur.
Suyu doğal pınarlardan temin edilmektedir.
Mahalle iç yolları, geleneksel taş duvarları ile örülüdür.
Deremezrada, taş duvar ve geçmeli tahta evlerinden ve mısır/bal ambarlarından oluşan geleneksel mimari ve kültürün izlerini değil, bizatihi kendisini bulabilirsiniz.
Deremezra, turizm açısından bir Uzungöl ve bir Ayder olma potansiyeline sahip olduğu gibi, her iki turizm merkezinin eksikliklerini tamamlayabilecek fırsatlara sahiptir.
Ardeşen –Tunca –Yusufeli güzergahı üzerinden yapılması planlanan Rize –Erzurum yolunun da orta vadede hayata geçmesi ile birlikte Deremezra ve çevresi tam bir cazibe merkezi olacaktır.
Yeşil yol ile Ardeşen Yusufeli yolunun kesiştiği turizm merkezi, kimin ilgisini çekmez ki…
Bu avantajlara sahip olan Deremezra dünya ölçeğinde olmasa bile ulusal ölçekte öneme sahip bir alandır.
Bu ve benzeri özellikleri sebebiyle Deremezra ve çevresinin milli park ilan edilmesi için 2013 te başlatılan Altıparmak Dağları Milli Parkı çalışmaları da devam etmektedir.
Ancak, iyi yönetilemez ise, kısa sürede, çarpık yapılaşmaya kurban gidecektir.
Bugün Fırtına Vadisinin girişi ve Ayder’in karşı karşıya kaldığı çarpık yapılaşma sendromu, her an Deremezra için de ortaya çıkabilir. Ortalık toz duman olur.
Devlet, gücünü bölgeyi geliştirmek için değil de, çarpık yapılaşmayı önlemek, kanunları uygulamak için kullanmak zorunda kalır.
Herkes kaybeder.
Bu konuda valiliğin ve ilgili bakanlıkların hatta siyasi iradenin ellerini çabuk tutması gerekir.
Ana sorumlu bakanlıklar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İle Tarım ve Orman Bakanlığıdır.
Sayın Vali Kemal ÇEBER’in Deremezra’yı ziyaret etmesi ve il bürokrasisini harekete geçirmesi oldukça yerinde ve zamanında bir harekettir.
İl genel meclisi üyeleri ve diğer ilgililer de bir şeyler yapmanın heyecanı içinde çırpınıyorlar.
Ancak,
Bu gayretlerin maksadına ulaşabilmesi için hedefinin ve yol haritasının belli olması şarttır.
Deremezra ve çevresi, bir mücevher titizliği ile çalışılması gereken hassas bir bölgedir.
Bunun için anahtar kavramlar “katılımcılık” ve “kapsayıcılık”tır.
Yani, katılımcı bir yaklaşımla bölge halkının beklenti ve ihtiyaçlarının dikkate alarak planlama yapmak ve bölge halkıyla birlikte planı uygulaya geçirmek, bu süreçte devletin bölgeden elini çekmemesi, bölgenin korunması ve gelişimi için gerekiyorsa yasal düzenlemelere gitmesi, altyapı ve stratejik yatırımları üstlenmesi, halkı motive edecek hamleler yapması, yönetimde boşluk bırakmamasıdır.
İşe, bölge turizmi için yapılacak master plan ile başlamak lazım.
Bu sebeple, öncelikle daha genel düzeyde Tunca Vadisi Sürdürülebilir Turizm Master Planı Ana Çerçevesi hazırlanmalıdır.
Tunca Vadisi Sürdürülebilir Turizm Master Planı Ana Çerçevesinin alt katmanı olarak Deremezra için detaylı etütler ve planlama yapılmalıdır. Çalışmalar, sadece fiziki planlama ile sınırlı kalmamalı, yatırımlar, teşvikler ve yönlendirmelerin de bu çerçevede planlanması ve yürütülmesi sağlanmalıdır.
Eş zamanlı olarak, orman mülkiyet ilişkisi, mülki sınırlar, kadastro çalışmaları, geleneksel mimari, gastronomi ile etnografik ve tarım desenine yönelik etütler, endemizm ve doğa koruma ve peyzaj araştırmaları yapılmalı, kısa, orta ve uzun vadeli turizm fırsatları belirlenmeli, ulusal ve bölge turizm yatırım ve işletmecileri ile yerinde çalışma ziyaretleri yapılmalıdır. Onların gözü ile bakıp planlama yapılmalıdır.
Bütün bu çalışmaların Deremezra ve Çevresi Sürdürülebilir Kırsal Turizm Yönetim ve Eylem Planı kapsamında ele alınması ve yürütülmesi daha sağlıklı bir yaklaşımdır.
Yönetim ve eylem planında, hangi amaçla, kimin, nerede, ne yapacağı, yapılacak işin mali boyutunun ne kadar olacağı ve kim tarafından karşılanacağı, eylem planının nasıl izleneceği belirlenir.
Katılımcı bir şekilde hazırlanacak bu plan ile herkes önünü görür. Devletin varlığı hissedilir. Halk da projeye sahip çıkar.
Herkes kazanır.
Projenin en büyük riski, bürokrasinin mazeret üretmesi, topu birbirine atarak zaman kaybetmesi ve bölge halkının kamuya olan güveninin sarsılmasıdır.
Bunu da not almak lazımdır.
Ahmet ÖZYANIK